2013-11-17

a little excerpt about Pound-Rebka experiment

A little excerpt from 'Fearful Symmetry' by A. Zee:

"... That gravity warps time was verified in 1960 in a terrestrial experiment performed by R. V. Pound and G. A. Rebka of Harvard University. They set out to show that at two different points in a gravitational field, at the top and at the bottom of a tower, for example, time passes at different rates.
Pound and Rebka did not have to look far for a suitable tower. As Pisa has its own tower, so too the Harvard physics dept. A simple calculation using the equivalence principle predicts that two clocks placed at the top and bottom of the tower attached to the Harvard physics building would differ by one sec after 100 million yrs. To detect such a fabulously tiny deviation, Pound and Rebka had to stretch their ingenuity to the limit.
The experimenters used a photon as a clock. We all know that electromagnetic waves oscillate at definite frequencies, a fact enabling us to tune in our favorite programs on radio and television. Thus a photon, oscillating at some definite number of cycles per sec, can serve as a clock. Pound and Rebka beamed photons down the Harvard tower and meticulously measured their frequencies at the top and at the bottom of the tower. If time passes at different rates at the top and at the bottom of the tower, then the frequency of a photon as it travels down the tower, should change slight, as it did. The experiment dramatically confirmed Einstein's theory. Years later, Pound would joke that he learned the true meaning of gravity while lugging the heavy experiment equipment up and down the tower." 
p. 89 - Warped Time.


Experiment equipment for Pound-Rebka experiment.

2013-09-29

sen aydınlatır mısın gecemi?

Sen Aydınlatırsın Geceyi - ya da Shakespeare'in oyunundaki orijinal haliyle Thou Gild'st the Even - bir Türk filmi. İki gündür Film Ekimi'nde gösterime sunuluyor. Anladığım kadarıyla da önümüzdeki günlerde farklı yerlerde, dağıtım şirketlerinden bağımsız olarak, gösterime girecek: İTÜ gösterimi.

Haliyle şimdi yazacaklarımı önce bir google'ladım.

2013-09-13

Türkiye'de her mahalleye "bir anda" kütüphane sağlamanın en bariz yolu

Gereğinden fazla camii var. Bunu tespit etmek çok basit: ezan okunmaya başlıyor, bir bakıyorsunuz diğer tarafınızdaki başka bir camii de hemen arkasından. Hatta bazı yerlerde sadece iki taraftan değil, üç-dört ayrı müezzin sesi ulaşabiliyor tek bir eve. Amaç ezanın sesini duyurmak olduğuna göre, zaten saat ayarını çok iyi tutturamayan ve bu yüzden resmen ezan okunurken bir gürültü oluşturan bu camii kalabalığı nasıl bir avantaja dönüştürülür diye düşündüm.
Evleri ezandan mahrum bırakmayacak şekilde ses sınırları ayarlanırsa geriye kalan tüm camiiler kütüphaneye dönüştürülebilir. Yüksek tavan, gün ışığından yararlanan iç ortamı ve mimarisiyle bu camiiler her mahalleye bir kütüphane kazandırabilirler.

Aslında böyle bir aktivite için camiiyi ibadet etme özelliğinden de mahrum bırakmak gerekmiyor. Sonuçta camiiler cuma saatleri dışında tıklım tıklım dolmuyor, dolayısıyla insanların bu camii-kütüphaneye gelip ibadet etmeleri garip kaçmaz. Ayrıca cumaları da imamlar cuma saatleri içinde vaazlarını verebilirler. Geri kalan zamanlarda camii kütüphane özelliğiyle "sessiz bir şekilde" kullanılır. Sonuçta Avrupa'yı gözlemlediğinizde kütüphanenin şehrin hayat damarlarından biri olduğunu görüyorsunuz. Örneğin, insanlar kütüphanede kokteyl düğün yapabiliyorlar. Türkiye'nin kültürel özellikleri dikkate alınarak bir camii kütüphaneye dönüştürülebilir.

Bu eski kütüphanelerdeki büyük tavana kadar uzanan kitaplıkların camiiye konulduğunu düşünsenize. Birkaç tane de çalışma masası. Oldukça güzel bir çalışma ortamı yaratılabilir.

Çok ciddiyim.

2013-09-09

hayalperest alıntılar


"...
Karanlığın içinde ellerimiz gözlerimizin yerine geçmiş, giderek bedenimizden ayrı bir canlıya dönüşmüştü. Nefes alır gibiydi ellerimiz. Düşsel bir saydamlıkta. 
... "

- Neslihan Önderoğlu, Bir Yerde, Notos Öykü.

2013-09-05

about my intern in QCD Labs (in Finland)

After a quite satisfying intern process in QCD (Quantum Computing and Devices) research group (in Aalto University, Finland), I can safely say that I am gonna come back to this beautiful country which might compete with others in being an ideal place to study and work.

The manuscript board of QCD


The group I have worked with is a pretty energetic and productive one.

2013-07-29

en tatlı kütüphane

Bir kütüphane daha muhteşem nasıl olabilir?
Kitapların arasında koltuklar, yer yastıkları, beyaz tahtalar. Her yer rengarenk. Özel çalışma odaları olabilecek en rahat şekilde tasarlanmış. İşte, Aalto Universitesi'nin Computer Science binasının kütüphanesi:

2013-07-25

bisikletle ulaşım

Düşünüyorum da, İstanbul'un sunduğu kaotik yaşam içinde bisiklet kullanamayan bizler çok şanssızız. Kaotik yaşam açısından da şanssızız ama yine de ulaşımımızı bisikletle sağlayabilirdik. Bir şehre bisiklet alt yapısı kazandırmanın neresi zor olabilir ki?

2013-07-13

İTÜ Mustafa İnan Kütüphanesi'nden ne istiyorum?



Aalto Universitesi (bir zamanların TKK'i - Helsinki University of Technology'si) Kütüphane portalı. 

Kitap süresini uzatma hakkınız 99 kere. Pratik olarak öğrenci olarak kaldığınız müddetçe ve biri kitabı talep etmediği sürece kitap sizde kalabilir. Harika değil mi? Belki İTÜ Kütüphanesi gibi 24 saat açık değil, (Finlandiya'da böyle bir yer bulmak hiç kolay bir iş değil bu arada), ancak yine de İTÜ'nün bize 3 kere gibi komik bir süre vermesi de pek hoş değil. Nitekim bu kütüphane en azından ana kütüphane binası itibariyle İTÜ Mustafa İnan'dan daha küçük gözüküyor. Yani kısacası İTÜ'nün bu tarz bir uygulama yapması fiziksel olarak mümkün olmalı.
Ayrıca, alacağınız kitap sayısına da sınır yok. Geçen dönem Kanada Carleton Üniversitesi'ne exchange'e giden bir arkadaşım, kütüphaneden alabileceği maksimum kitap sayısının 100 olduğunu söylemişti. Hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceğiniz, dolayısıyla pratikte istediğiniz kadar kitap alabileceğiniz bir kütüphane. Sanıyorum benzer bir durumu, ben de bu kış Waterloo Üniversitesi'nde yaşayacağım. Mutlaka paylaşmayı planlıyorum. 

Ancak işin özü, İTÜ Mustafa İnan Kütüphanesi, bize de pratikte sınırsız kere yenileme ve kitap alma hakkı  ver! :)

2013-07-12

kanlı tarihten bir alıntı

1970'ler. Ortalık ülkücü şiddetinden geçilmemektedir. "1977 seçimleri CHP'nin başarısıyla sonuçlandı. Ne var ki CHP birinci parti olmasına, % 41'in üzerinde oy almasına rağmen ancak 213 vekil çıkarabilmişti. Bu sayı ise salt çoğunluk için gerekli 226'dan 13 eksikti..."

Azınlık hükümeti kuran CHP güvenoyu alamaz ve 2. Milliyetçi Cephe (MC) AP-MSP ve MHP ile kurulur. Ekonomi giderek batmaktadır. Döviz varlığı erimiştir. 77 yerel seçimlerinde CHP yine başarılı olur. Bütün büyük kentlerin belediye başkanlıkları CHP'nin eline geçmiştir. Bu durum AP içinde bunalım yaratır ve 11 vekil AP'den istifa eder.

"... Bunlarla Bülent Ecevit, İstanbul'da Güneş Motel'de bir araya geldi, yapılan pazarlıklar sonucunda büyük bir çoğunluğuna bakanlık vererek 3. Ecevit hükümetini kurdu. CHP, bağımsızlar ve tek DP'li (Demokratik Parti) vekil Faruk Sükan'dan oluşan bu hükümetin kurulması, 2. MC'nin 29 Aralık 1977'de gensoru sonucu düşürülmesiyle gerçekleşti.

Yeni hükümet bu yamalı CHP iktidarı, iki kıskacın arasında düşe kalka yoluna devam etti. Bu iki kıskaç, terör ve ekonomik bunalımdı.

Özellikle MHP'li vurucu timlere dayanan AP ve diğer tutucu çevreler, hükümeti zor durumda bırakmak amacıyla terörü tırmandırdılar.

2013-06-30

3'ün 2'si Hesaplaşma ve Finlandiya'da ilk izlenimler

Buralara pek de uğrayamadığım bir dönem geçirdim. Sanıyorum lisans hayatımın en meşgul ve dolu dönemiydi. Lisansa başlarken, insanlar bu en müthiş derecede dolu dönem için 3'ün 1'i demişlerdi, fakat benim için 3'ün 2'si oldu. Gerçi böyle olmasındaki etken normale göre fazla ders almam ve iki bölümden de ağır dersler almamdan kaynaklandı, ama her neyse sonuçta bitti.

Tabii yine bu dönemin başında her dönem başında yaptığım geleneksel ders kitabı paylaşma seansını gerçekleştirmedim. Aslında bütünlemelerin gelmesiyle İTÜ'deki ara tatilimiz 1 aya çıktı.

2013-06-28

a bit of words about quantum computation



“At the time of writing it is not clear whether Deutsch's notion of a Universal Quantum Computer is sufficient to efficiently simulate an arbitrary physical system. Proving or refuting this conjecture is one of the great open problems of the field of quantum computation and quantum information. It is possible, for example, that some effect of quantum field theory or an even more exoteric effect based in string theory, quantum gravity or some other physical theory may take us beyond Deutsch's Universal Quantum Computer, giving us a still more powerful model for computation. At this stage, we simply don't know.”


Quantum Computation and Quantum Information, M. A. Nielsen & I. L. Chuang

2013-06-23

İlk asansörlerin güvenlik freni

Bu dönem aldığım Kontrol Sistemleri dersinin ders kitabının -Nise- giriş kısmında çok tatlı bir illüstrasyona denk geldim.

Aslında asansörün tarihi düşünebileceğiniz gibi epey geriye gidiyor. Milattan önce insan, hayvan ve su değirmeni gücüyle ilkel asansörler kullanılıyormuş. Buhar makinelerinin icadıyla da 19. yüzyıldan itibaren  asansörler buhar gücüyle çalıştırılmaya başlanmış. Dolayısıyla fabrikalarda, madenlerde ve depolarda oldukça kullanılır hale gelmiş.

Benim ilgimi çeken 1853'te Amerikalı bir mucidin bu ilk asansörlere yaptığı güvenlik ayarı idi. Aşağıdaki illüstrasyonda görüldüğü üzere kablonun kopması durumunda kenarlardaki sürtünmeyi arttıran kısımlar nedeniyle asansör yavaşlıyor ve daha az olasılıkla bir kaza oluyor.


Denildiğine göre, bu safety break - güvenlik freni kitlelerin asansöre olan güvenini arttırmış ve bizim için oldukça doğal olan gökdelenlerin inşasını hızlandırmış. Bu arada bunu icat eden kişinin adı Elisha Otis.
Otis asansörler ve yürüyen merdivenler size de tanıdık geldi mi?

2013-06-02

Bilim öğrencisi olmak ile protestocu olmak arasındaki kıldan ince çizgi


Aslında her şey son birkaç gün içinde oldu. Elbette çoğumuz her zaman, pasif de olsa bir direniş veriyorduk, verilen kararlara kızıyor, kendi bildiğimiz şekilde yapılan haksızlıkları çevremize anlatmaya çalışıyorduk. Gün yoktu ki, olaysız ve habersiz geçsin. O nedenle 'direniş' ansızın patladı, demek çok da doğru bir ifade değil. 'Direniş' aslında uzun zamandır bireylerin bilinci dışında aramızdaki düşünce ağında gelişiyor, büyüyordu.

Yine tam bu zamanda ortaya çıkması da

2013-02-05

sabahlarken karacisim ışıması integrali

Ryden'ın kitabını çalışıyordum. Mutlu mutlu evreni hayal ederken, bir fark ettim ki Planck'ın düzenlediği /ve yorumladığı karacisim ışıması fonksiyonunu, cisimden yayılan ışımayı bulmak adına hiç entegre etmeye kalkışmamışım! Hani böyle adım adım yapmamışım.

Büyük bir utanç içinde kalemi elime aldım ki bir de baktım, karşımdaki elemantary bir integral değil. Hımm dedim, o zaman ben bunu önce bir symbolic programa (nam-ı diğer SAGE, openware symbolic language) koyayım. Sage bana ne idüğü belirsiz bir şeyler verdi. Ben de çareyi yine google-da buldum.

Zaten bu entegrasyon da öyle çocuk oyuncağı değilmiş. Üzerine 1976'da yazılmış bir makale var, -yakın zamanda sitemin ilginç/yararlı makaleler kısmına ekleyeceğim.

Bir de tabii güzel bir kaynak buldum. -> Radiance: Integrating the Planck Equation.
Buradan adım adım integralin nasıl alındığını takip edebilirsiniz. Sonuç Riemann-Zeta fonksiyonları cinsinden çıkıyor.
Ayrıca aynı sayfanın alt kısmında ufak bir menü var. Karacisim ışımasıyla ilgili ufak ama kompakt bir başlangıç bilgisinin yanı sıra entegrasyonun C++'da yazılmış kodunu veriyorlar.

İşe yarar. Hem de çok yarar.


2013-01-23

G. 't Hooft'tan öğrencilere öneriler

Gerard't Hooft Nobel ödülü olan bir teorik fizikçi. Ayrıca popüler bilim kitaplığında oldukça yararlı kitaplarına rastlayabilirsiniz, (örn: Maddenin son yapıtaşları).
Kendisinin web sitesinde teorik fizikçi olmak için mutlaka bilinmesi gereken kavramların ve bu kavramları öğrenmek için de okunabilecek birkaç kaynağın yazılı olduğu bir dokümana rast geldim. Lisans Günlüğü bu tarz şeyleri paylaşabileceğim bir mekan olduğuna göre:


Her fizikçinin/fizik öğrencisinin bir çalışma planı önerisi vardır. Şu ana kadar epey bir insandan bu tarz öneriler aldım. Gerçekten çok faydalı oluyorlar. Mümkün oldukça özellikle yeni başlayanlar için burada paylaşmaya çalışacağım.

2013-01-06

panoptikon'un içinde.

Bu dönem sosyoloji dersi aldım. Hayata bakış açım değişti.
Liseden beri distopya meraklısı olan ben aslında en büyük distopyanın içinde yaşıyormuşum da farkında değilmişim, dedim.

Tamam, eşitsizlik herkesin ağzına yapışmış bir kere, var olduğunu biliyoruz. Fakat ilginç olan bu eşitsizlik mekanizmaları hakkında fikir yürütmek. Bu eşitsizlik nereden çıktı ve günümüzde nasıl kendini belli ediyor gibi sorular yani. İşin mekaniği ilgimi çekti, diyebilirim.


Bu resimde gördüğünüz bir panopticon tasarımı.