2015-05-23

lisans sona ererken - I

Bugün son lisans finalimi verdim. Masamın üzeri epey bir kitap birikmiş. Yorgun argın eve gelince masaya şöyle bir baktım. Şimdi bu kitabı nereye koysam diye düşünmeden edemedim. Kütüphaneye geri koymak, bilmiyorum neden, bir garip geldi. Belki de arayışın hiç bitmemesiyle ilgili bu. Hayatımda dönüm noktası olarak adlandırılabilecek ne biterse bitsin hiçbir zaman bir şeyler gerçekten bitmiş gibi hissedemedim. Çünkü öğrenmek ve keşfetmek aslında hiç bitmiyor. Biten tek şey ise zaman.

Dönem yoğun geçti, genellikle tez çalışmamdan ötürü. Tez yazımını sona bırakınca da başa bela oluyormuş cidden. İki tez yazdım, ikisinde de farklı şeyler tecrübe ettim. İlkinde (Kanada'da yaptığım EHB bitirmemde) çalışmaya başladığımdan itibaren düzenli olarak yazmıştım ve sona çok az konu kalmıştı. Dolayısıyla düzeltmeler dahil her şey vaktinde sonlanmıştı. Bu sefer (fizik bitirmem) araştırmanın kendisi çok daha heyecanlıydı ve yazmak geri planda kaldı. Öyle olunca son ana sıkışmış bir tez oldu biraz. Tabi ki de yolu henüz bitirmemiş arkadaşlara ilkini öneriyorum. Daha az stresli. Ancak elbette gerçek bir araştırma genelde düşündüğünüzden öte bir zaman alabiliyor, problemler çıkabiliyor, adım adım çözmeniz gerekiyor. Her şeyin ötesinde tecrübesiz lisans öğrencileri olarak genelde tez araştırmasını yapmadan önce bir de tez konusunu öğrenmek gerekiyor. Tüm yoruculuğuna rağmen süreç güzel.

Tez dönemine mümkün olduğunca az ders bırakmak gerek. Özellikle de tezinizden bir makale çıkacaksa, çünkü makale yazımı da bir hayli zaman alıyor. Ne yazık ki yazdım bitti'lerle bitmiyor makale denilen meret. Genelde onlarca kez siz ve danışmanınız arasında gidip geliyor makale metni.

Geçiş dönemleri sancılı. Bu sene kaldırması zor bir yıldı. Nedeni de gelecek planları ve kararları. İlk dönemim alternatif planlar yapmakla, ikinci dönem de planlardan birini seçmekle epey vakit harcadığımı söyleyebilirim. PhD alanım belirli, konum ise hemen hemen belirli ve sanıyorum ilk senemin sonunda tamamen belirlenmiş olacak. University of Michigan'da fizik doktorası yapıyor olacağım. Ann Arbor gibi küçük bir öğrenci şehrinde üniversite kampüsü. Waterloo'ya da çok yakın ve dolayısıyla iklim benzerliği var. Kısacası kışları ağır geçecek gibi duruyor ama her mevsimde ayrı bir doğa güzelliği olan bir memleket. Artık Lisans Günlüğü üzerinden paylaşamayacağım tabii, fakat farklı bir platformdan Ann Arbor'da ve Amerika'da yaşamdan elbette bahsedeceğim. 4-5 yıl yaşadığım yer hakkında yazmadan geçmez.

Şimdi bu kitaplarla ilgilenmem lazım. Bitiriş yazıları devam edecek.

2015-05-16

"gene de doyumsuz"


"Böylesi bir kişiyi ne kadar süre taşıyabileceksin. Hiç doyumsuz. Seni yoruyor. Karşılıklı yoruyorsunuz birbirinizi. Ben onu tüm kentlerde dolaştırdım. Gölcüğün Bozdağlarından, mavi küçük gölünden, dağlar gerisinde kendisini kaybetmek isteyen sinirli ninesinin yanından aldım, yaşamın en derin gecelerine, en uzak kentlerine, en genç insanların sevgilerine, en erken sabahlarına getirdim. Gene de doyumsuz." - Tezer Özlü.

 Doğayı anlamaya çalışmak da işte böyle doyumsuz bir duygu. Siz ne kadar verirseniz verin, o hep daha fazlasını ister. Tüm hayatınızı kaplar, size bir yaşam stili diker. Siz de gıkınızı çıkartmadan giyersiniz. Doğayı anlamanın bir sınırı yok. Siz onu tüketemezsiniz, o sizi tüketir. Ve bunu bile bile yine de ona karşı koyamazsınız. Yoksa hayatı boyunca keman çalmış, bilimi kadar yaptığı felsefeyle ve politikadan toplum yapısına kadar çeşitli konular üzerine yazılarıyla da tanınmış Einstein, üstelik fiziğe en büyük katkılarından sonra neden hayatının geri kalanını kuvvetlerin birleştirilmesi çabasına adamıştır ki?

Öldüğü zaman masası şu şekildeymiş:



Fotoğraflar: Ralph Morse, LIFE dergisi.(http://time.com/3494553/the-day-albert-einstein-died-a-photographers-story/)


Belli ki keşfedecek daha çok şey varmış. İnsan uzaktan o karayı seçmesin, o karaya ayak basmamasının imkanı var mı? Elbet bir gün biri ayak basar. Bilimi bir ödüller silsilesi gibi görenler, kimse bilinmemiş ve yaşanmamış kıtalara yolunda ya da ucunda olacak ölüme rağmen bir ödül için gitmez. O yolculuklara sadece doyumsuz bilinçler çıkar.

İçimdeki doyumsuzluk 16 mayıs 2015'e not olsun.