2012-09-30

tatsız tuzsuz güz

Yeni bir güz dönemi.
Oldukça çalkantılı geçen iki İTÜ yılı sonunda bir üçüncüsüne ayak basmış bulunmaktayım. Neden hala buradayım? Sanırım İTÜ'nün bir şekilde bazı beklentilerimi karşıladığını düşünüyorum. Zaman geçtikçe bunlar daha belirginleşiyor.

Genelde bloğu bir durum değerlendirme yeri gibi kullanıyordum. Ama son zamanlarda öykülerimin, kurduğum dünyalara kısa yolculukların anlatıldığı yazıların postalandığı bir yer oluverdi. Aslen öyle olan her şeyi anlatacak zamanım yok, ayrıca gerekli olduğunu da düşünmüyorum. Güzel gelişmeleri, ya da okuduğunuzda size yararı dokunacağına inandığım şeyleri paylaşma taraftarıyım.

2012-09-09

interaktif bilimkurgu: masum yeni dünya


Hiçbir cinayette arkalarında iz bırakmadılar, dedi adli bilimci. Tek bir kıl, tüy, deri döküntüsü, hiçbir şey. Bir tane bile bıraksalardı eğer, doğan her bebeğin DNA’sının saklandığı bu yeni yüzyılda suçluların bulunması an meselesi olacaktı. Son cinayetin ne zaman işlendiğini hatırlamaya çalıştı polis memuru.
-11 yıl önceydi. İntikam cinayeti. Çok profesyoneldi, ancak…
Kendini ele vermişti, diye yanıtladı adli bilimci. Ultraviyole fenerle. Memurun kaşları çatıldı, lafa atladı hemen.
-Kadını öldürdükten sonra parmak izlerini temizlemek için bir bidon etil alkol kullanmıştı ahmak adam, ama pencere camında ufak bir parmak izi bırakıvermişti, di mi?
Adli bilimci kafasıyla yavaşça onayladı. Ama bu cinayette durum farklı.Polis memurunun gözleri açıldı. Bilimci neler diyordu?
-Kurbanın üzerinde maktulünkilerle eşleşmeyen bir biyolojik delile rastladım. Üstelik daha önceki cinayetlerde kanıt diye alıp içinden bir şey çıkartamadığımız sistemlerle yapısal anlamda uyumlu.
-DNA bu, DNA!
Adli bilimci hızlıca kafasını salladı. Hayır, değil. Bulduğum yapıların DNA gibi bir sistematiği yok. Bunların bir insan izi olması mümkün değil.
Memurun yüzü ekşidi.
Adli bilimci mırıldandı. Cinayetleri işleyen bir insan değil.