2011-10-08

antik mısır sanatına dokunuş

Antik Mısır sanatının özelliklerine daha önce dikkat ettiniz mi?

Nebamun'un Bahçesi, M.Ö. 1400

Resimde tek bir perspektif olmadığının farkında mısınız? Tüm nesneler en bilindik perspektifleriyle resmedilmiş durumda. Çok açık bir şekilde amaç resmin güzel gözükmesi değil, görülenleri son ayrıntısına kadar kaydedebilmek. Çünkü Antik Mısır kültüründe ressamın görevi tam olarak buydu. Resimlerin bu özelliği binlerce yıl önceki canlı türlerinin tanınmasını kolaylaştırıyor. Bu sayede o dönemde bölgede hangi türlerin yaşadığı bilenebiliyor.

kök fonksiyonunun gizemi

Bu blog matematik yapmak için değil. Nitekim matematiği bilgisayar karşısında değil de elimde kalemi hissederek kağıt üzerinde yapmayı severim.

Bugün de boşluklardan biri doldu. Siz birbirinden farklı bir sürü kök alma fonksiyonu gördünüz mü? Eğer şu ana kadar sadece reel analiz yapmışsanız, tabii ki hayır. Ancak gerçek şu ki kare kök başta olmak üzere kök alma fonksiyonları kompleks dünyada diğer benzerleri içinden seçilmiş bir fonksiyon. Kendisi gibi birçok tanım mevcut.

Daha ilginci bu tanımları yapabilmek için kompleks düzleminizi kesmeniz yani birden fazla Riemann yüzeyi oluşturmanız lazım. Aksi takdirde bir fonksiyonun gerekliliği olan tek sonuca ulaşamazsınız. Bir bakarsınız elinizde iki nokta oluverir.

İşte iki saat boyunca kompleks bir fonksiyonun tanımını yapmaya uğraştık. Boşluk nasıl mı doldu?
Lisede kompleks sayılar dersinde kök ve üs alma kısımlarında hocalar ezbere konuşurlar. Üs ne kadar ise hangi dereceden kök alınacaksa o kadar sonuç olacaktır, 360'ı o sayıya bölün ve koordinat sistemine yerleştirin.
İşte bunun nedeni her bir sonucun farklı bir yaprakta beliriyor olması. Yani lise öğrencilerine her zamanki gibi temel açıklanmadan üst bilgi veriliyor. Bu ne kadar doğru, tartışılmalı.

(net görmek için resmin üzerine tıklayabilirsiniz)

2011-10-05

Magritte'e ilk bakış

Hasta oldum, sabah yataktan çıkamadım ve okula gidemedim. Ama düşünebiliyorum ve yatağa hapsolduğum bu anı yazarak geçirmek kadar keyifli bir uğraş yok.

Bu dönem sanat ve yorum dersi aldım. İlk senemde çok kişi önermişti dersi, öte yandan diğer disiplinlere oranla görsel sanatları yorumlama konusundaki cahilliğimi kapatmanın yeri gelmişti. Hiçbir zaman bir müzik eseriyle bir resim eseri gözümde aynı anlamı kazanamadı. Bunun nedeni çok basit bir şekilde müzik eserini ufak gayretlerle hissediyor ve anlayabiliyor olmam. Ancak aynı kapasite ne yazık ki resim konusunda gelişmiş değil. On üç yaşlarımda bir tuval sevdasına da tutulmuşum işin garibi. Evde hala saklanan iki manzara yağlı boya - akrilik boya kompozisyonlarım var, [bu ikisinin de başka resimlerden esinlenme olduğu gerçeğini kapamasa da] bir zamanlar resimle uğraştığımın kanıtı.

Kardeşimle ayrıldığımız noktalardan biri, resim. Çok anlamlı çizgileri vardır. Özellikle yüzden okunan duyguları resme yapıştırıverir. O ayrıca ilgileniyor, bu da görsel sanatlara eğilmesini sağlıyor. Ancak ona da söylediğim gibi, felsefesiz resmin genel itibariyle anlamsız olduğunu düşünüyorum. Bir kısmınız yazının bu kısmında ne saçmaladığımı sorabilir. Ancak aynı duygu dalgalanmalarını yazınsal edebiyat çerçevesinde ben de yaşadım. Onun yaşlarındayken sadece yazmak için yazardım. Nitekim o da sadece çizmek için çiziyor şu anda. Benim için durum bir rahatlama ve düşünme süreci yaşamaktı. Kendi iç dünyamda devrimsel bir şekilde yazarken kendimi sorguladığımı ve beynimin düşüncelerimi daha bir organize ettiğini fark ettim. Gerçekten yazmaya başladığımı düşündüğüm andan yaklaşık iki sene sonra gerilim öyküleri yazmayı bıraktım ve fantastik türden asıl türüme, bilimkurguya geçtim. Bunun nedeni bir gerilim öyküsünde korku unsurlarını kullanırken çok amaçsız bir şekilde yazdığımdı. Geçiş dönemlerinde felsefe okumaya başlamış olmam ve aslında bir birey olarak benden önceki insanlık mirasını alacağımı düşünmek beni bir amaçla yazmaya itti. Ben dalgayı oluşturan küçük parçacıklardan sadece biriyim, sen ve o gibi.

İşte bu dersle bir sanat yapıtına bakmayı algılayacağıma inanıyorum. Hatta başlamış olduğumu bile söyleyebilirim. Henüz dünyasına yeni adım atmış olduğum Rene Magritte şu an birkaç ressam içerisinde beni en çok etkileyen. Çünkü karmaşık çizmiyor, resimlerine baktığınızda gerçekten ne gördüğünüzü biliyorsunuz. Başlangıç açısından bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Magritte'in eserleri gözümü değil, beynimi yormaya yönelik; yani tam istediğim türden.

Wikipaintings sitesinde dört yüze yakın çalışması var. Şu ana kadar baktıklarımdan üç çalışması çok ilgimi çekti.


The Postcard (La Carte Postale) 
Magritte, 1960, Belçika, Sürrealizm

Posta Kartı çalışması Magritte ile tanıştığım resim. İlk gördüğümde elmanın adamın hayal gücünün ürünü olduğunu düşünmüştüm. Hatta belki sizin de düşüneceğiniz gibi elmaya dini bir sembol yüklemiştim. Belki aşık, belki kafasında birtakım sorular var, diye düşünedurmuştum. Ancak çalışma hakkında biraz okuyunca bu düşüncelerimi bir kenara bıraktım. Çünkü biliyorum ki, Magritte eserlerine semboller yüklenmesine karşı ve akılda semboller uyandırsın diye de çizmiyor. Ayrıca düşündüğümün aksine adam gayet katı ve duygusuz duruyor. İnsanda yalnızlık hissi yaratıyor ve kimse cennetteki elmanın yeşil bir elma olacağını düşünmez.

İşin aslı resim yorumlamak kişiden kişiye değişebilir olsa da benim kafama en uyan yorum elmanın Newton'ı çağrıştırması. Bu senin ilgilerinden kaynaklanıyor diye düşünüyor olabilirsin, ancak öyle değil. Ben gerçekten Magritte'in bunu düşündüğünü düşünüyorum. Neden derseniz, Magritte'in amacı resimlerine de bakarsanız nesneleri her zaman gördüğümüzden farklı şekillerde resmetmek. Gerçek dünya dediğimiz bu yerde görmeye alıştığımız nesneleri farklı gösterip resmini anlamsızlaştırmaya çalışıyor (Suzi Gablik'ten Magritte) ve büyüleyici bir şekilde beyindeki bu anlamsızlaşma anının çok değerli olduğuna inanıyor. O nedenle de zaten sembollere karşı, çünkü biz gördüğümüz nesnelere içinde yetiştiğimiz kültürden dolayı sembolleri çok kolay yapıştırıyoruz. Hatta çoğu zaman resmin dış görünüşü incelemeyi bitirmeden acaba sembolü ne diye düşünmeye başlıyoruz. Kısacası yorumlama adımlarını ikişer üçer atlamaya çalışıyoruz.

Posta Kartı'ndaki elma beklenilenden büyük ve garip bir şekilde yer çekimine karşı çıkıyor. Havada süzülüyor. Akılcı olana karşı geliyor.


The Two Mysteries (later version of This is not a pipe (Ceci n'est pas une pipe))
Magritte, 1966, Belçika

Bu eser beni özellikle çok çekiyor, çünkü içinde önemli bir felsefi tartışma içeriyor. Şu anda söyleyecek çok fazla sözüm yok, çünkü hala düşünüyorum. Fakat açık bir şekilde bir nesne ile nesnenin çizimi arasındaki farkı ortaya koyuyor. Tuvaldeki bir pipo değil, garip bir şekle sahip bir nesne sadece, bu açıdan bakarsak da piponun sadece bir temsili. Ama biz bu yanlışı yapmaya çok alışığız, resimlerdeki nesneleri gerçek objelere benzetmeye ve işte bu da yine bir yorumlama alışkanlığı. Magritte bunu eleştiriyor. Michel Foucault'nun Two Pipes adlı deneme yazısı önerilir.

Golconda, Magritte, 1953, Belçika

Magritte bu tip adamları resimlerde epeyce kullanıyor: siyah takım elbise ve siyah şapka, hiçbir duygu belirtisi göstermeyen adamlar. Magritte bunları tam olarak neden kullanıyor bilmiyorum, ancak bu adamlar açık bir şekilde Fringe dizisindeki observer'lar, [Gablik de Magritte üzerine yazdığı kitabında Magritte'in bu adamları hakkında  the men to be the observers of the phenomena olarak bahsediyor]. Özellikle bu fotoğrafı koymamın sebebi adamların her yerde olduğunu göstermek. Fringe'te de benzer şekilde bu adamlar her yerde ve zaman çizgisinin olması gerektiği gibi gitmesini sağlıyorlar, yani her şeyi gözlüyorlar ve hiçbir şeye karışmıyorlar. En ufak bir duygu belirtisi göstermiyorlar ve ortalıkta dolaşıp duruyorlar. Zaten fikrimce kurgu da içlerinden birinin az da olsa bir duygu belirtisi göstermesi üzerine kurulu.