2013-06-30

3'ün 2'si Hesaplaşma ve Finlandiya'da ilk izlenimler

Buralara pek de uğrayamadığım bir dönem geçirdim. Sanıyorum lisans hayatımın en meşgul ve dolu dönemiydi. Lisansa başlarken, insanlar bu en müthiş derecede dolu dönem için 3'ün 1'i demişlerdi, fakat benim için 3'ün 2'si oldu. Gerçi böyle olmasındaki etken normale göre fazla ders almam ve iki bölümden de ağır dersler almamdan kaynaklandı, ama her neyse sonuçta bitti.

Tabii yine bu dönemin başında her dönem başında yaptığım geleneksel ders kitabı paylaşma seansını gerçekleştirmedim. Aslında bütünlemelerin gelmesiyle İTÜ'deki ara tatilimiz 1 aya çıktı.
Bu da gayet dinlendirici oldu senenin ortasında, ancak baharın meşguliyeti daha ilk gününden sardığı için beni ne yazık ki bu dönem pek de yararlı paylaşımlar yapamadım. Ama dert değil, bundan sonra her derste hangi kitabı çalışmışsam onu web sitesinde paylaşıyorum ve paylaşacağım. Böylece belki aynı dersleri alacaklar için bir ilk izlenim olabilir.

Eee sonra ne oldu da yine pek konuşamadım blogta? Gezi Parkı direnişi oldu. Öyle ki son finallerime nasıl girdiğimi bile hatırlamıyorum. Geçirdiğim şu son birkaç ay bana express trendeymiş hissi verdi. Özellikle de
aktif direnişteki son ay.

Bu dönem diğer dönemlere oranla açık farkla oldukça yararlıydı. Öncelikle zaten aldığım iki ders araştırma projesi kapsamındaydı. Digital Signal Processing Design and Application, dersi EE fakültesine EHB programıyla gelmiş bir ders. DSP konularından birinde araştırma projesi yapıyorsunuz dönem boyunca ve notunuzun % 75'i bu projeyle belirleniyor. Dolayısıyla basit bir konu olmuyor, bol bol kod yazılan ya da modifiye edilen, yer yer de teorisi ağır bir ders olup çıkıyor. Tabii ders hocasına göre de hafif değişiklikler görebiliyor. Bilge hocadan aldığım derste sınıflandırıcılara giriş yaptık ve Bayesian olasılık teorisinin kümeleme ve sınıflandırma algoritmalarında ne kadar önemli olduğunu gördük. Önceden de kodunu yazıyordum ama teorik temelini bilmiyordum. Ben ders kapsamında Türker hocayla başladığım konuşma işleme projesine devam ettim. Özellikle de pre-processing kısmıyla ilgili kodlarımı oldukça geliştirdim. Ayrıca elde ettiğim sonuçları bir raporda sunabilecek şekilde nasıl görselleştireceğimi öğrendim. Hazırladığım raporu burada bulabilirsiniz.

Diğer araştırma projesi şeklinde ilerleyen dersim ise fizik tarafından, Advanced Physics Project dersiydi. İlk defa teorik bir projede çalışmayı tecrübeledim. Vakıf hoca'yla her hafta yaptığımız çalışmalar benim için gerçekten ufuk açıcı oldu. Asıl kitabımız Dodelson'un Modern Cosmology adlı kitabıydı, fakat dönem boyunca hep farklı yardımcı kitaplara ihtiyaç duydum. Konu çok geniş ve beklenildiği üzere teorik. Kullandığım kaynaklara yaptıklarımızın bir kısmını içeren raporumdan ulaşabilirsiniz. Bu bir dönem boyunca süren çalışma gelecekte çalışacağım konuya dair kafamda net fikirler oluşturmaya başladı. Eğer şu anda kuantum hesaplama üzerine yaptığım staj için Aalto'da olmasaydım, bütün bir yaz boyunca Vakıf hocayla kozmoloji çalışıyor olurdum. Nitekim döndüğüm gibi Kanada'ya gidene kadar ve Kanada'dan döndükten sonra da çalışmaya devam edeceğim. Fizikte bu konu üzerine verimli bir bitirme yapabilmem için bu kadar süre çalışmak şart.

Digital Communications adapte olunması kolay bir ders değil. Analog mantığıyla örtüşmüyor, dolayısıyla analogta edindiğiniz birikimi pek kullanamıyorsunuz. Ancak mantık oturduktan sonra analoğa çok daha akıcı bir şekilde ilerliyor. Ayrıca şahsen daha çok zevk aldığımı söylemem gerekiyor analog haberleşmeye göre ve sanıyorum güncel uygulamalar için daha ön planda.

Kontrol Teorisi dersi ise acele içerisinde işlenen bir ders. Hiçbir konu tam anlamıyla işlenemiyor, çünkü çok geniş. Öyle ki kontrol mühendisliği öğrencileri bu dersi üç döneme yayılmış şekilde görüyorlar. Zaten tamamen teorik olan bir ders olduğu için de Kontrol teorisine dair bir fikriniz oluşabiliyor ders sırasında sadece. Tabii bizim hocamız sınıfın popülasyonunun azlığını fırsat bilip bize bir kere lab session yaptı. Matlab ve Simulink kullanımını görmek, ayrıca basit kontrol teorisi uygulamalarını öğrenmek açısıdan oldukça yararlı oldu.

Dersler sırasında öyle aman aman bir heyecan duymadan da olsa epey bir şey öğrendiğim ders Microwave Engineering.
Aslında staja başladığımda bu dersin ne kadar yararlı olduğunun farkına vardım. QCD'de (Quantum Computing and Devices) çalıştığım konu dolanık mikrodalga fotonları için kuantum kapı tasarımı. Hakkında çalışılan fotonlar spektrumun mikrodalga kısmına ait olduğu için de ister istemez teori klasik mikrodalga teorisi üzerine kuruluyor. Tabii dalga ile değil, kuantize enerji paketleriyle, fotonlarla uğraşıyoruz. Dolayısıyla klasik mikrodalga teorisinin kuantizasyonu devreye giriyor ve bu noktada da kuantum alan teorisi çalışmak gerekiyor. Henüz sadece kuantum mekaniğine giriş dersi almış olan ben için bu staj daha iki haftadan bir hayli yararlı olmaya başladı. Nitekim yıllardır kuantum fiziği perspektifinde düşünmeye maruz kalıyoruz ve yine yıllardır art arda birçok matematiksel araç öğreniyoruz. Dolayısıyla yaptığım aslında öğrendiğim şeyleri birleştirmekten ibaret. Elbette üzerine birçok yeni bilgi de koyuyorum.

Başlangıçta buraya alışmak zaman aldı, tahmin ettiğim gibi. Ancak aksilikler bir türlü yakamı da bırakmadı. Zaten Gezi Direnişi'nden dolayı kafam rahat değildi buraya gelirken. Finallerim bittikten sonra Helsinki'ye geliş süreme kadar sadece 9-10 günüm vardı ve bu süreyi de aylar öncesinden tatilime ayırmıştım. Bir anda patlak veren Direniş planlarımı alt üst etti. Tatilimi yarıda kesip parka döndüm. En azından yurt dışına çıkana kadar vakit geçirmek ve katkıda bulunmak istiyordum.
Finlandiya'da ilk hafta kuantum sistemleri üzerine bir yaz okuluna katıldım. Ayarlanan bir otelde geçirdiğim bu sürede buraya özgü bir virüs kaptım! Norovirus.

Daha gelmemin üzerinden bir hafta geçmeden hastanelik oldum. Tabii tüm bunlar nedeniyle de hafta sonları burada her hastanenin çalışmadığını da öğrenmek zorunda kaldım. Her türlü parayı vermeye hazırdım ki, herhangi bir para vermeden muayene oldum. Üniversiteye kayıt olduğum ve öğrenci statüsünden yararlandığım için burada her türlü hastane masraflarım karşılanıyor. Garip bir ülke. İnsanlar kendine zaman ayırmaya çok meraklı. Olması gereken tabii. Tam anlamıyla bir esnaf mantığı yok. Belirli bir saatte neredeyse her yer kapanıyor. Çok çalışmaya gerek duymuyorlar. Tabii bu kapananlara eczaneler ve hastaneler de dahil. Ancak sanıyorum insanlar çok sık hasta olmuyorlar. Hep spor yapıyorlar ve her taraf bisiklet dolu. Tam anlamıyla bir yemek kültürleri yok. En azından yedikleri şeyler bana hiç lezzetli gelmiyor. Pilavlarının tadı bile farklı.

Bu oldukça değişik kültürleri nedeniyle ilk 1-2 hafta çok garipsediğimi söyleyebilirim. Tabii artık alıştım. Buraya dair ilginç bulduğum bilgileri blogtan paylaşmaya çalışacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder