Yorucu bir günün ardından, üstelik daha yapmam gerekenler bitmemişken her şeye dur dedim. Biraz gevezelik edeyim.
Bu dönem bazı açılardan tatmin edici, bazı açılar üzücü oldu. Şu bir gerçek lisansın ilk senesi bana kayda değer pek bir şey katmadı. Çünkü zaten katabileceği şeyleri daha liseden çalışmaya başlamıştım. Dolayısıyla bi'nevi tekrardı. İlk senenin en yararlı dersleri şüphesiz lineer cebir ve olasılık dersleri oldu. Gerçi calculus 2'de görülen integral calculusunu yabana atmamak gerekiyor. Yine de orada kanıtlanan teoremlerin elektromanyetik derslerinde fiziksel uygulamalarını yapınca daha bir yerleşiyor her şey yerli yerine. Öte yandan 1.2.de Barry Stocker'dan aldığım felsefe dersi dönemin tuzu biberi olmuştu.
Ancak dediğim gibi...
her şey diferansiyel ile başladı. Bu sene öğrendiklerimin haddi hesabı yok. Millet bana lisans öğrencisine her şey 3te yüklenir, 3ten önce hiçbir şey bilmiyorken 3ten sonra birçok şeyi bilir olursun, diyordu. Açık olmak gerekirse 2 gerçekten bu konuda yaratıcı bir seneydi. Eğer 2 böyle ise 3ü düşünemiyorum. Tabii bu noktada klasik programla ilerlemediğimi de kayda almak lazım.
Birincisi içinde bulunduğum dönem öncekilerden açılan dersler konusunda farklıydı. İkincisi aynı zamanda iki bölüm okuyorum. Evet, aynı anda. Öğrendim ki, çoğu çap öğrencisi önce bir bölüme abanıyor, onu erken bitirip diğerine ağırlık veriyor. Ben bu yöntemi seçmedim. Aslında bunun birincil sebebi fizik derslerini almam konusundaki sabırsızlığımdı. Ancak çok da iyi yaptığımı fark ettim. İki bölümü canlı bir şekilde karşılaştırma imkanım var şu anda. Ve şu bir gerçek ki ehb'deki derslerde üstünkörü geçilen birçok konu fizikte açığa kavuşuyor. Bazen de yeri geliyor fizikte önüme bir devre çıktığında çatır çatır çözüyorum. E devre çözmenin bin bir türlü yolunu öğrenince...
Tekrarlıyorum ama, 2.1.de aldığım kompleks teori gerçekten yaşamımı değiştirdi. Üstelik 2.2de aldığım fizikte matematiksel yöntemler I dersinin ilk kısmının yine kompleks teori olması apayrı bir durum. İlk dönem zaman bolluğundan ve anladığım kadarıyla elektronik fakültesinde o kısmı daha çok işe yarayacağından conformal mapping/bilinear transformation gibi konuları rahatça işlemiştik. Fakat residue uygulamaları konusunu fazla çeşitlendirmemiştik. Bu dönem fizikte residue hesabının bir sürü uygulamasını gördük. Ama mapping/transformasyon gibi konulara da orada girmedik. Kısacası konu epey bir tamamlandı.
Öte yandan yine ilk dönem beni C programlama dilinde uçuran hocam, VLSI labında bana ve üç arkadaşıma bir eğitim planı koydu. Bu dönem zaman oldukça elimizden geldiğince linuxde çalışmayı öğrendik. Umarım bir aksilik çıkmazsa yazın bir kısmı da yine labta olacağım ve sanırım iki tarafta da oldukça yararlı olacak bir tool öğreneceğiz, labview.
Elektronik maceram biraz yarım kaldı, doğru. Hatta geçen dönem yaptığım devreleri göz önünde bulundurursak bu dönem devre falan yapmadım. Sırf programlama ve teorik çalıştım. C dersinden çıkınca ve bu dönem de şansa programlama dersi alamayınca ben de kendimi pitona verdim. Çok da iyi ettim. Grafik programlamaya girdim, öte yandan pitonun nümerik olarak ne kadar önemli bir tool olduğunu da keşfettim. Nümerik dersinin tüm ödevlerini pitonda programladım. Yine burada paylaşmayı düşündüğüm bir iki güzel kod var.
Sanırım bu yaz laboratuvar işlerinden vakit kaldıkça uğraşacağım konulardan biri piton üzerinde seri porttan data geldikçe canlı grafik çizimi kodu olacak.
2.2.nin büyük macerası sinyal sistem dersiydi. Fourier seri açılımı/transformasyonları gibi hep bahsi geçen ve merakla beklediğim konuların baba gibi işlendiği bir ders. Gayet matematiksel. Sürekli kanıt yapıp durduk falan. Öncesinde bir delta-dirac, convolution, sonrasında bir sampling. Üzerine de z-transform. Kompleks teori kadar sevdiğimi söyleyemem. Hatta kimi konular ağır da gelmedi değil. Fakat farklı bir bakış açısı ve birçok yeni matematiksel kabiliyet kazandırdı.
Bu süreçte en kadim dostum Oppenheim'ı göstermeden geçemeyeceğim.
Fourier'yi tek burada mı gördüm?
Tabii ki de hayır. Kendisini aynı zamanda waves&vibrations (fizik 3) ve biraz önce bahsettiğim fizmat dersinde de gördüm. Fizik3 dersindeki fourier bir soruyu çözme amaçlı tanıtılmıştı. Ancak fizmat dersindeki de epey detaylıydı. Hatta yine garip bir şekilde konular iki taraftan birbirini tamamladı. Elektronik kısmında Fourier'yi kompleks ekponensiyel formunda açıyorduk, çünkü seri açmaktan çok özelliklerini kullanma amacımız vardı. Anladığım kadarıyla özellikler de en kolay kompleks üstel formunda kullanılıyordu. Öte yandan fizikte amaç seri açmayı/transformu gerçekleştirmeyi sağlamaktı. Bu nedenle trigonometrik fonksiyon bazları cinsinden uygulama yaptık. Kısacası iki forma da aşina oldum bu şekilde.
Bu dönem en zevk aldığım ders kuşkusuz fizik3 dersiydi. Konu eğlenceli ve modern fiziğe atladı atlayacak noktaları olması bir yana hocamız mükemmel bir insandı. Ahmet hoca tam öğrenci dostu ve sınıfı performans alanına çeviren bir hoca. Diğer hocalardan oldukça da farklı bir metodu var. Sınıfta tahtaya kalkıp soru mu çözmedik, her hafta quiz mi olmadık, her hafta ödev mi yapmadık, her şeyi yaptık bu derste. Dersin iki ana kahramanı vardı: basit harmonik salınıcı ve damped harmonik salınıcı (kendileri elbet driven olabilirler). Bu iki kahramanın bambaşka sistemleri dolaşmasını izledik durduk.
Komik gelebilir ama, elektronik fakültesinde RLC devreleri üzerine üç kocaman ders var. Tek bir tanesinde sistemi diferansiyel hale getiren o iki çok önemli elemanın, nam-ı diğer endüktans ve kapasitenin çıktığı bağıntılar türetilmedi. Hadi belki onlar pür devre teorisi dersleri. Orada amaç elemanları nasıl kullanacağımızı/analiz edeceğimizi falan öğrenmek. Fakat yine bu dönem aldığım elektromanyetik alanlara giriş dersinde de çıkarılmadı. Hoca Maxwell denklemlerini tanıttı, türetti falan. Ardından ekledi, bu denklemlerden endüktans ve kapasitenin de bağıntılarını çıkartabilirsiniz. Bitti. Çıkartmadık birlikte.
Ama Fizik3 dersinde aslında konusu olmasa da sadece elektromanyetik bir dalga sisteminde kullanacağımız için çıkarttık. Gayet Maxwell denklemlerinden. Fiziği sevmek için bir neden daha işte! Temel ve sorgulayarak ilerliyoruz. Elektronik kısmında ise özellikle bazı şeyler oldukça paldır küldür.
Bu arada derste Berkeley dizisinden Crawford'u kullandık.
Devre Sistem Analizi dersinin değerlendirmesini, artılarıyla eksileriyle, bir sonraki postta yapacağım. Şayet kendisi hiç de benden kaynaklanmayan nedenlerden dolayı dönemin en üzücü dersi oldu.
fizik3 - ü ben de almak isterdim ya :)
YanıtlaSil