Güzel şeyler hatırlamak istiyorum. Mesela kurduğum ve her canım sıkıldığında gidip bir şeyler yaptığım dünyayı.
Bugün de hayal etmenin günü mü?
Kocaman bir lisans dönemi bitmiş. İTÜ'nün sistemi yine çökmüş, not girişlerini son ana bırakan hocalar ve haklı olarak notlarını öğrenmeye çalışan öğrenciler yüzünden. Durum bununla da kalmamış, son ana yetişmeye çalışmamış hocalar da olmuş. Derslerinin karşısında G gören oldukça fazla EE vakası var. EE haliyle normal, burası İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Fakültesi.
2.5 senedir burayı ağır eleştirilerle süslememek için elimde geleni yaptım, yeter ki şu satırları okuyanlar yanlış yönlenmesin. Ama burası İTÜ EEF. Burası yaşanmaz, ancak başa gelinir.
Ders programlarımız açıklanmış. Almak istediğim iki zorunlu ders çakışmış. Tamam biri 6.yy diğeri 4.yy dersi, fakat bu büyük bir engel değil. Fizikçiler bu problemi çok da güzel çözüyorlar her dönem. Birebir şahidim.
Bir de zaten çakışma sadece ingilizce EHB okuyanları etkiliyor, diğerlerine herhangi bir etkisi yok. Dolayısıyla neden umursasın ki EHB? Ne de olsa ingilizce okuyan öğrenciler her türlü mağdur oluyorlar bu fakültede. Ders çeşidi mi az, ingilizce ders vermek isteyen hoca sayısı bir elin parmakları mı kadar, vermek isteyeni bırakın verebileni ne kadar?
Bir de kadın [fakülte öğrenci işleri baş görevlisi] çıkmış bana diyor ki, o ders MT içinde, onun yerine gidip başka bir MT alabilirsin. Hayır diyorum, hayır o ders zorunlu seçmeli. Almak zorundayım, biz hepimiz lisans hayatımızı bu bilgi üzerine kurduk, siz emin misiniz dediğinizden? Bana diyor ki, ben öyle düşünüyorum.
Evet düşünmeye devam et. Sen öyle düşünmeye devam et. Ben perşembe günü iki dilekçe verdim, bana hala dönmemiş olan bir bölümüm var. Sen öyle düşünmeye devam et.
Ben fakülteden umudu kestim. Başarılı olmanız bile hiçbir şeyi değiştirmiyor. Halihazırda öğrenci haklarınız bile yokmuş gibi davranıyorlar. Örneğin idari işler konusunda (özellikle de ders programı) yüzünüze kolayca yalan söyleyebiliyorlar.
Siz eğer böyle sizin için örülmüş olan ve bir havuzda eritme amaçlı programı uygulamak istemiyorsanız yandınız demektir. Canınız çok acır bu fakültede. Çünkü esnekliğe hiçbir tahammülleri yok. En iyileri hep kendileri bilir, çünkü onlar mükemmeller, çünkü onlar Türkiye'nin en iyi puan yapan öğrencilerini kapıyorlar, çünkü onlar en büyük şirketlere danışmanlar, çünkü onlar Türkiye'yi yönlendirebildiklerini sanıyorlar. bla da bla bla da bla.
Kim bilir belki de gerçekten yönlendiriyorlardır? Eğer yönlendiriyorlarsa daha da nefret ediyorum demektir. Çünkü pek de güzel yönlenmiyoruz sanki?
Önce gitsinler ikisi de 6. yy zorunlu iki dersi çakıştırmasınlar! (kaynak: bir arkadaşım)
Hani her dönem, bakalım bu dönem neler yapmışız seansı yapardım ya. Yok artık bu dönem onu yapmıyoruz. Çünkü dönem boyu beni tatmin eden sadece tek bir dersim oldu, o da matematik bölümünden aldığım partial differential equations dersi. Müthiş yararlı oldu ve olmaya devam da edecek.
Aslında her şey hemen hemen güzel gidiyorken, önceki dönemlerden bahsediyorum, amacım iki bölümü de 5 senede bitirmekti. Kendime daha iç içe bir program hazırlamıştım, hem fizik hem de EHB dersleriyle karışık. Bu süre içerisine Kanada'ya exchange de yerleştirmeyi düşünüyordum fizik üzerine. Fakat artık böyle düşünmüyorum. Okuldan transfer olacak zamanı da geçtim. Bundan sonra tek isteğim EHB'yi 4 senede tamamlamış olmak ve bu sırada da fizikten quantum gibi baba dersleri almış olmak. Sonra da ver elini Kanada. Özellikle istediğim yer olmazsa da fiziği bitirip ver elini Kanada, İsviçre ya da US.
Siz siz olun İTÜ EEF'ye gelirken kendinize bir bakın, şunları sorun: "Ben sistem ne gerektiriyorsa yapabilir miyim? Yoksa başıma buyruk bir şey miyim?" Bana dokunmayan yılan bin yaşasın ise burası sizin için. "Ben bardağa dolu tarafından mı yoksa boş tarafından mı bakarım?" Eğer eksikleri görmeye alışmış bir gözünüz varsa sakın gelmeyin.
Şu ana kadar tecrübelediğim ve size mutlulukla önerebileceğim hoca Türker hocadır. Bundan sonra benden bu kadar. İTÜ EEF konusunda tüm beklentimi düşürüyorum.
Bugün de hayal kuracak gün mü?
Tübitak'ın tavrını zaten biliyorduk. Daha birkaç sene önce Bilim Teknik Darwin kapak skandalı yaşandı. Yine çok geçmemiş bir zamanda Tübitak ve Ali Nesin arasında olan meseleleri de hatırlayın. Zaten uzun zamandır baskısı yinelenmeyen popüler bilim kitaplarının kalıcı olarak baskısını durdurdular bugün. Tübitak var olan hükümet zamanında bilim adına bir şey yapmayacağını zaten ima etmişti tüm olanlarla. Aksini beklemek hayalcilik olurdu. Türkiye'deki bilim artık Tübitak'a bağlı değil ve bilim camiasında da değerini neredeyse kaybetti. (Okuma önerisi: Devlet bilim kitabı basmıyorsa ne yapmalı?)
Ee o zaman bugün de hayal kuracak gün mü?
Evet bugün tam da hayal kurulacak gün. Bugün gerçekten biz ne istiyoruz, ne istemiyoruz'u ortaya koyacak gün. Çatışmalar bitsin mi? Bitsin.
İdealistin sisteme burnunu sokması engellendiğinde ortaya bilimkurgu çıktı. Türkiye yıllardır bilimkurguya aç. Türkiye yıllardır hayal kurmaya aç. Geleceğini düşlemeyen bir insan, insan olabilir mi?
Mi Minör bir bilimkurgu. Bir distopya aslında. Baş rolde ve yönetmen Mehmet Ali Alabora, yazar Meltem Arıkan. Arkasında bir tiyatro ekibi, size bu iş böyle devam ederse neler olabileceğini kurdurtuyor. Saçma değil, aksine pek de üzerinde düşünmeye değer. Belki de en önemlisi: uyarlama değil. Mi Minör Türkiye'de yaşayanın Türkiye'de yaşayanlar için Türkiye gündemi üzerine yarattıkları bir kurmaca.
Bugün de tam hayal kurulacak gün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder