2014-09-03

Kanada'ya dair III

Bu yazı biraz geç geldi, farkındayım. Geçtiğimiz dört ay boyunca oldukça yoğundum, zamanın nasıl geçtiğini bile anlamadım açıkçası. Tez ayağına bir şey yazamaz oldum. Aslında bu birinci bahane. İkincisi de son dört ayda kurduğum inanılmaz arkadaşlıklar. Milletle takılmaktan ayağımı kırıp bir oturamadım, dolayısıyla da yazamadım. Şimdi günahımı da çıkarttığıma göre yazmaya başlayabilirim.

Ders açısından rahat bir dönemdi. Üç ders aldım, üçü de birbirinden sıkıcıydı desem yeridir. İlki Thermal Physics denilen hep elektronikçilerin hem de fizikçilerin aldığı bir ders. Termodinamik konuları işleniyor. Bütün döneme yaydıklarından konuları oldukça rahat geçiyor. İTÜ’deki gibi termodinamikle istatistiksel mekaniği bir araya sıkıştırmıyorlar ki iyi de yapıyorlar StatMech’in rahat işlenmesi açısından. Tabi normal şartlarda bir öğrenci önce thermal fiziği alıyor, sonra StatMech’i alıyor; dolayısıyla benim yaşadığım sıkılmaları ve bunalmaları yaşamıyor. Ben ters olduğum için-


Diğer dersim matematiksel fizik dersiydi. İTÜ’de daha önce çoğunluğu kompleks analiz olan bir matematiksel fizik dersi almıştım. Bu da diğeri, yani çoğunluğu PDE ve özel fonksiyonlar olan matematiksel fizik dersi. Bu ders yoluyla fark ettim ki Waterloo’nun fizik bölümü değil, matematiksel fizik bölümü bizim fizik programlarına denk. Fizik bölümlerine genel olarak daha çok deneysel bir bakış hakim. Sırf fizik bölümlerinden mezun öğrencilerin teorik alt yapısını ne siz sorun ne ben söyleyeyim. İki tane uzun denklem görünce korkan adama fizikçi denir mi yahu? Valla demişler. Tabi Waterloo bu durumu girmesi ve yaşaması daha zor olan bir program açarak kapatmaya çalışmış. O da matematiksel fizik bölümü. Waterloo’da takıldığım, sohbet ettiğim (aynı zamanda benim gibi IQC’de çalışan) insanların çoğunluğu bu bölümde okuyan öğrencilerdi. Bu bölüm fizik ve matematik derslerinden oluşuyor, öğrenci isteğine göre iki taraftan birine eğilebiliyor. Bu programda da deney yok. Onun dışında fizikçilerin aldığı tüm dersleri alıyorlar, üzerine matematikçilerin core derslerini de alıyorlar, reel analiz gibi. Seçmeli olarak da çoğu grup teorisi ve topoloji öğrenerek okuldan mezun oluyor. Yani teorik fizik için oldukça iyi bir program, tabi bence deneysel yönleri eksik kalıyor. Ama zaten çoğu deneye oldukça uzak. Liseden stringçi olacam ben diyen varsa buyursun girsin bu programa, epey rahat eder. Fiz+Mat double major yapmakla eşdeğer bir program. ÇAP programlarında olabilen bazı ameleliklerden de kurtarıyor sizi. Ayrıca Kanada’da lisansa kabul almak da öyle göründüğü gibi zor bir iş değil.

Kanada’da temel eğitim Amerika’dan kötü olmasın, kötü. Genel olarak matematik eğitiminin çok yetersiz olmasından şikâyet ediliyor bilim çevrelerinde. Öğrenciler zorlandığı ve motivasyonları düştüğü için matematik konusunda üzerlerine gidilmiyor, deniyor. Öğrenci ve veli memnun etmek adına konular basitleştiriliyor, verilen bilgiler azaltılıyor ve yavaş yavaş eğitimin içi boşalıyor. Bunu son senelerde TR eğitim sisteminde de görmek mümkün aslında. Yine de temel eğitiminin çoğunluğunu farklı devlet okullarında almış biri olarak kendi dönemim için bunu söyleyemeyeceğim. Her ne kadar eksikleri olan bir eğitim de olsa, boş bir eğitim değildi bizim aldığımız. Öğrenmek ve öğretmek kolay iş değil, belki de en zor işlerden biri. En güzeli bir çocuğa kendi öğrenme modelini keşfetmesinde yardımcı olabilmek. Bu da hem maddi hem de manevi açıdan sermaye isteyen bir model. Ama yapan yapıyor (bknz. Finlandiya).

Konuya dönelim. Diğer aldığım ders QM 2’ydi. Yani perturbation teori, hidrojen atomu, variational principle gibi konular. Bu dönem aldığım en yararlı dersti. Nitekim tez konumun bir kısmında zaten time-dependent perturbation teori çalışmıştım, dolayısıyla o noktası bile yepyeni değildi benim için. Yine de hocanın sıkıcı ve yüzeysel anlatımını bir kenara koyarsak tatmin edici bir dersti. Hedef gelecek döneme İTÜ’de QM 3 açtırmak. Bakalım yaptırabilecek miyiz!

Tezimi daha önce IQC’de yapacağımı söylemiştim. Şimdi kısaca çok yararlı ve öğretici geçtiğini söyleyerek savuşturayım lafı. Öyle ki konu üzerinde çalışmaya Koç Üniversitesi’nde bir teorik fizikçiyle devam edeceğim. Kısa bir zaman içinde minik minik yazılar halinde çalıştığım konudan bahsetmeyi planlıyorum.

Şimdi Finlandiya-Türkiye maçına kaçtım. Haydi’n görüşürüz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder