2012-03-27

Edebiyatımızdaki ilk Bilimkurgu Öyküsü ve R.H.Karay

Geçenlerde kafama takıldı, dedim ki: yahu hep soruyorum kendi kendime, bu ülkede neden bilimkurgu edebiyatı yapılmıyor diye, dur hele kütüphanede bir tarama yapayım.
Öyle roman falan çıkmadı tabii, ama bir öykü kitabı çıktı.

Bu öykü kitabı bu ülkede bilimkurgu namına yapılan ve benim gördüğüm ikinci öykü kitabı. Çok uzun seneler önce, tahmini 3-4 sene önce lisemin kütüphanesinde bir taneye rastlamıştım. Türk Bilişim Derneği'nin her sene düzenlediği bilimkurgu öykülerinden bir seçmece yapmışlar ve öykü kitabı oluşturmuşlardı. Şu muhakkak ki, o kitap şu anda elimde bulunandan çok daha kaliteliydi. En azından o dönemde bazı fikirlerin beni etkilediğini hatırlıyorum. Şu anda adı Türk Bilimkurgu Öyküleri olan ve tepesinde Türk Edebiyatında İlk Kez yazan bu kitap çekici değil. Bazı öykülerin üslupları çok dağınık. Oldukça tekrarlara rastlayabiliyorsunuz ve hafif özenti kokusu alıyorsunuz, ister istemez. Öyküler farklı kişiler tarafından yazıldığı için ve ben de henüz tüm öyküleri okumadığım için bu dediklerimi şu ana kadar okuduklarım için söyleyebiliyorum. Nitekim, kitabı bitirdiğimde çok daha detaylı bir yorum yapmayı planlıyorum.
Fakat kitaptaki bazı öyküler...
ne kadar kalitesiz olursa olsun, bir öykü var ki sizi şok edecek türden. Bu yüzden kitabın varlığını reddedemiyorum ve bu nedenle bu yazıyı yazıyorum.


İlk bilimkurgu eserimizin 1921 yılında yazıldığını biliyor muydunuz?

Evet, doğru okudunuz. İlk defa Türkiye topraklarında geçen, içindeki karakterlerin Türkiye doğumlu vatandaşlar olduğu, her şeyin ötesinde geleceğe dönük hayal ürünleriyle dolu ve bilimkurgu içeriğiyle üslubunu okuyucuya sadece eğlencelik bir yazı yaşatmak için değil, aksine yaratıcısının sert ve karşı ideolojisini aktarmak için yazıldığı ilk bilimkurgu öykümüz Refik Halid Karay tarafından 1921'de Kurtuluş Savaşı döneminde yazılmış durumda.
Arkadaşlar, Asimov o zaman daha 1 yaşındaydı.
Bunları konuşmak için çok daha detaylı araştırmalar ve analizler yapılması gerek, fakat Karay Jules Verne ya da Mary Shelley'nin Frankestein'ını okumuş olabilir. Swift'in Gulliver'in Maceraları ve bazı Binbir Gece Masallarının dahi bilimkurgu edebiyatının temelini oluşturduğu görüşü düşünülürse onu bunlar da etkilemiş olabilir. Bunların dışında o dönemlere oturan en etkili isim bana H.G. Wells gibi geliyor. Her neyse, bu işin peşini bırakmayacağım. Daha sonraki yazılarda Karay'ı kim etkilemiş, bunu bulmayı hedefliyorum.

İşte Karay'ın Hülya Bu Ya öyküsünden paylaştığım bazı alıntılar:

"...
Mamafih aceleye lüzum da yoktu, zira burada kimsenin malına kimse elini sürmez!'
'Neden?'
'Neden olacak, Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey bir makine geliştirdi, nasıl röntgen içimizi görüyorsa bu makine de ruhumuzu görür, ruhumuzun fotoğrafisini alır ve 'karakterli, karaktersiz' diye insanları ikiye ayırır. Karaktersizlerin şehre girmeye hakkı yoktur...'
"

Bu paragrafla ilgili söylenecek o kadar çok söz var ki!
Öncelikle gördüğünüz bilimkurgu ögesi 'benim bildiğim kadarıyla' %100 saf Türk bilimkurgu ögesidir. Bu öyküdeki ana fikir tahmin edersiniz ki Asimov başta olmak üzere birçok bilimkurgu yazarında zaten bulunur. Ortada teknolojinin epeyce gelişmiş olduğu bir merkez olur. Bilimkurgu ögeleri bu mekanı anlatırken okuyucuya sunulur ve okuyucunun o dünyayı hayal etmesi sağlanır. Bir kısmı bu dünyayı bir distopyaya dönüştürür, bir kısmı bi' çeşit ütopyaya.

Karay'ın hikayesinde Amerikalı bir gazeteci yeni merkez Ankara'yı merak eder ve kendi gözleriyle görmeye gelir. Bir bakar ki, burası dünyanın başka hiçbir yerine benzemiyor. Hikayenin çoğu yerinde Amerikalı gazetecinin kendi içinden, aman biz Batı ne kadar geri kalmışız, bu memleket bilimi, teknolojiyi nerelere getirmiş, tarzında hayret sözlerini duyurur Karay. Elbette, kendisi sadece dalga geçmektedir. 

Kirpi'nin amacı zaten karşısında olduğu Atatürk tayfasının o dönem yeni başkent olarak ilan ettikleri çorak, bakımsız Ankara'yı ve karşı olduğu bu düşünceyi eleştirmektir. Çok ironiktir, kendisinin 1938'de affından sonra yazdığı belli olan bir dipnot var öykünün altında. Diyor ki, "1921'de 'hülya' diye gösterilen şeylerin çoğu 1939'da hakikat olmuş, hicvedilenler gerçekleşmiştir." Hikayedeki bilimkurgu ögelerini okuduğunuzda bu notun da kısmen bir hicv olduğu düşünülebilir. Şahsi fikrim.
Karay'ın yazın ve siyasi hayatıyla ilgili K Dergi'sinin eski bir sayısında detaylı bir yazı vardı. Eğer yaratıcı olamayan meb edebiyat komisyonu ve edebiyat öğretmenlerinin kurbanı olmuşsanız ve Karay'ı sadece Memleket Hikayeleri ile tanımışsanız, fikrinizi değiştirebilecek ilginç bir kişilik bence. [ben bu hayatları yazar ve şair ayıklamakla geçen insanların bu öyküyü su yüzüne çıkartıp bize okutmalarını beklerdim.]

Gelelim bilimkurgu cephesine.
Karay'ın rehber karakteri öyküde Ankara'yı amerikan gazeteciye anlatmaya başladı, benim kafamda da eşleşmeler başladı. İklimi kontrol altına alınmış ve her zaman ılıman iklim yaşayan bir Ankara'dan bahsediliyor. İlk aklıma gelen Asimov'un kütüphaneden rastgele bulup okuduğum bir öykü kitabındaki bir öykü oldu: Goodbye to Earth. Oldukça benzer bir anlatım hatırladığım kadarıyla. Öte yandan sadece bu değil, iklim kontrolü birçok bilimkurgu eserinde kullanılmış ögelerden. Lois Lowry'nin ünlü the Giver'ında da kurulu dünyada iklim kontrolü vardı. Keza Asimov'un Vakıf'ı...
Tabii bu dediklerimin hepsi Karay'ın öyküsünden sonra geliyor, orası ayrı mesele.

Peki neden yukarıdaki paragrafa yaratıcı bir türk bilimkurgu ögesi dedim? Karay farkında mıydı bilmem ama, tipik ve mistik doğu anlayışıyla bilimkurguyu harmanladığı bir öge yaratmış. Ruh varlığı ve analizi bilimkurgu kitaplarına özgü değildir. Orada olsa olsa maksimum enerji yoğunluğu vardır. Öte yandan burada bu işi yapabilecek bir cihazın gelişiminden bahsediliyor. Eğer bu ülkede bilimkurgu türü filizlenmiş olsaydı, eminim ki bu tarz yani bu toprakların kültürüyle bilim ve teknolojiyi birleştirecek bilimkurgusal ögeler ön plana çıkardı. Belki de daha önemlisi, halk tarafından sahiplenilirdi. Dürüst olmak, karakterli olmak ve güvenilir olmak. Bunlar bu insanların belki de her şeyden çok önem verdiği özellikler. Bu yüzden insanları karakterli ve karaktersiz diye ayıracak ve karaktersizleri iyi insanların yanına getirmeyecek bir makine bir türkün bilimkurgusal özlemi olabilirdi.

Biyolojik bilimkurgusal ögeler hikayede oldukça yer alıyor. Örneğin,

"
...Rehberim izahat verdi. 'Burada hamama girme müddeti yıkananın keyfine göre değildir, banyonun vücuda temas eden bir yerinde Sıhhiye Vekimiz Adnan Bey'in bir tabip makinesi vardır, kendiliğinden bir anda insanı muayene eder ve kalbine, bünyesine ve mizacına göre suyun derecesini ve hamamın saatini kararlaştırır.
..."

Karay'ın hülya Ankara'sında uyku ve yemek de keyfe göre değil, vücut ihtiyacına göre. Makarna mı yemek istiyorsun, ama vücudunun ihtiyacı yok. Makarna görünümlü, tatlı, kokulu ama makarna olmayan, aksine vücudunun ihtiyacı olan gıdaların bulunduğu bir yemek geliverir karşına. Karay eleştiriye bunla da son vermemiş. Son icatları Adam makinesini bile tanıtmış! Bu makine çocuk yapmayı anne rahminden çıkartıp dışarıya taşımış, hızlandırılmış süreçlerle 1 ay 10 günde insanı 20 yaşına getirebiliyormuş. vs.vs.
Bunların hepsinin Ankara hükümetine ağır bir eleştiri olduğu gayet açık. Ancak yazarın seçmiş olduğu bilimkurgu üslubu takdir edici. Biyoloji kökenli bilimkurgu ögelerinden bahsedince, etkilenebileceği diğer bir ismin Huxley olabileceği aklıma geldi. Onu da iyi bir araştırmak lazım.


Bu öykünün ismini arattım. Ne yazık ki internette yazılı halini bulamadım, bu nedenle umarım kısa bir süre içerisinde öyküyü blogumda yayınlayacağım. Bu zamana kadar bekleyemeyecekler için ise sesli öykülerin olduğu bir sitede bu öykü de okunmuş. Dinleyebilirsiniz.


Bu yazı bu topraklar üzerinde Ahmet ile, Fatma ile, Ayşe teyze, memur Hasan ve karşı komşusu fizikçi Nuri ile bilimkurgu yapılabileceğine inanmış tüm bilimkurgu sevdalıları içindir.
[DagC]

1 yorum:

  1. Selamlar,

    Eserin yazılı metnine yandaki adresten ulaşılabilir: http://yenisafak.com.tr/Edebiyat/Default.aspx?t=30.05.2011&i=321702

    Ben de Karay'ın bahsettiğiniz isimleri okuduğu kanaatindeyim. Bilimkurgudan öte ütopik bir Ankara sunmuş bizlere. Her ne kadar hiciv olarak, hükümeti eleştirmek niyetine yazdıysa da daha fazla kişi tarafından okunup bilinmesi ki özellikle türün severleri açısından önemli geliyor bana.

    Elinize sağlık, sevgiler...

    YanıtlaSil